Moleküler nörobiyoloji ve görüntüleme yöntemleri aracılığı ile işlevsel anatomi alanlarındaki gelişmelere koşut olarak kompulsif bozukluğa (OKB) ilişkin bilgilerimiz son yıllarda oldukça artmıştır. OKB sanılanın aksine oldukça yaygın bir bozukluk olup yeni serotonin gerialım inhibitörlerinin uygulama alanına girmesiyle birlikte tedaviye yanıt oranları daha da artmış bir tablodur. Bu yazıda obsesif-kompulsif bozukluğun epidemiyolojisi, etiyolojisi ve klinik özellikleri gözden geçirilmiş; pratisyen hekimlere ve psikiyatri uzmanlık öğrencilerine yol gösterecek farmakoterapötik ve psikoterapötik yaklaşımlar ele alınmıştır