Anadolu Psikiyatri Dergisi; 2015;16(2):130-137
Sosyal anksiyete bozukluğunda aleksitimi: Özgül bir ilişki mi, yoksa majör depresyon eş tanısının bir özelliği mi?
E Ertekin, A Koyuncu, BA Ertekin, İ Özyıldırım
Istanbul Üniversitesi, İstanbul
Amaç: Aleksitimi majör depresyon ile ilişkisi açısından literatürde geniş bir biçimde araştırılmıştır. Bununla birlikte
anksiyete ile ilgili sorunları olan hastalarda da aleksitimik özellikler sık görülmektedir. Çalışmamızda anksiyete
bozuklukları arasında özgül bir alt grup olan sosyal anksiyete bozukluğu (SAB) hastalarında aleksitiminin varlığı ve
onunla ilişkili klinik değişkenlerin değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Yöntem: Yaygın tip SAB tanılı 140 hasta Toronto
Aleksitimi Ölçeği-20 (TAÖ-20), Liebowitz Sosyal Anksiyete Ölçeği (LSAÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Beck
Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ve İşlevselliğin Genel Değerlendirilmesi (İGD) ile değerlendirildi. TAÖ-20 skoru ?61 olan
katılımcılar aleksitimik olarak değerlendirildi ve ölçek skorları, klinik özellikleri ve eş tanı profilleri aleksitimik olmayan
(TAS-20 <61) katılımcılarla karşılaştırıldı. Bulgular: 46 hasta aleksitimikti (%32.9) ve 94 hasta da aleksitimik
olmayan grubu oluşturdu. İki grup arası karşılaştırmalarda aleksitimik grupta ortalama SAB başlangıç yaşı daha düşüktü, BDÖ, BAÖ, LSAÖ skorları ile eş tanı sayısı daha yüksekti, şimdiki ve önceki yıldaki İGD skorları daha
düşüktü. Bununla birlikte depresyon açısından kontrol edildiğinde SAB ile aleksitimi arasındaki ilişki daha zayıf
görünüyordu. Tartışma: Bulgularımız aleksitiminin SAB hastalarında belirtilerin daha şiddetli olması, daha yüksek
eş tanı oranı ve daha fazla yeti yitimi ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Öte yandan bu ilişki halen aktif bir majör
depresif episod içerisinde olan hastalarda diğer SAB hastalarına göre daha güçlü olabilir
Alexithymia in social anxiety disorder: is there a specific relationship or is it a feature of comorbid major depression?
Objective: Alexithymia has been extensively studied in the literature regarding its relationship with major depression.
However, patients with anxiety related problems also have high alexithymic traits. Our study aimed to assess
the presence of alexithymia and clinical variables associated with it in a specific subset of patients with anxiety,
namely social anxiety disorder (SAD). Methods: 140 patients with generalized type SAD were assessed by using
Toronto Alexithymia Scale-20 (TAS-20), Liebowitz Social Anxiety Scale (LSAS), Beck Depression Inventory (BDI),
Beck Anxiety Inventory (BAI) and Global Assessment of Functioning Scale (GAF). Participants with TAS-20 scores
?61 were considered as alexithymic and they were compared with non-alexithymic (TAS-20 <61) participants in
terms of rating scale scores, clinical characteristics and comorbidity profiles. Results: 46 patients were alexithymic
(32.9%) and 94 patients constituted the non-alexithymic group. In comparisons between the two groups, alexithymic
group was characterized by a lower mean age at onset of SAD, higher BDI, BAI, LSAS scores and total number of
comorbid diagnoses and lower mean current and previous year GAF scores. However, there appears to be a weaker
relationship between SAD and alexithymia after controlling for depression. Discussion: Our results suggest that
alexithymia is associated with a more severe symptomatology, higher comorbidity and functional impairment in
patients with SAD. However, this association may be stronger in patients who have current comorbid major
depression than in other patients with SAD.