Amaç: İlk akut miyokart infarktüsü (MI) tanısıyla yatırılan hastalarda, MI'dan sonraki ilk günlerde görülebilen depresif belirtilerin şiddeti ile klinik düzeyde depresyonu olan hastaları belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Çok merkezli MIDEP çalışması kapsamında, ilk kez MI geçiren ve kardiyoloji servisi yoğun bakım birimine yatırılarak tedavi edilen hastalar, yoğun bakımdan hasta odasına alındıkları dönemde bilgilendirilmiş onayları alındıktan sonra Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ile değerlendirildi. Sosyodemografik özellikleriyle ilgili bilgiler, eğitimli intern hekimler tarafından kaydedildi. Sonuçlar: Yaş ortalaması 58.4±9.9 yıl olan toplam 100 hastanın %86.0'ı erkek, %95.0'ı evliydi. Eğitim süresi orta-laması 4.6±4.1 yıl olup hastaların %34.0'ı hiç okul eğitimi almamış, %42.0'ı ise ilkokul mezunuydu. Hastaların %47.0'ında MI öncesinde tanısı konmuş bir bedensel hastalık vardı. Hastaların %43.0'ının BDÖ puanı 10'un altında olup %31.0'ının puanı 17 ve daha yüksekti. Yaş ve BDÖ puanları arasında pozitif ve anlamlı, ancak zayıf bir kore-lasyon saptandı (rs=0.26, p<0.001). Klinik depresyon oranı kadınlarda erkeklere göre anlamlı düzeyde daha yüksekti (%64.3 ve %25.6, p<0.05). Tartışma: MI sonrası gelişen depresyonun tanısı, yakınmaların özgül olmaması nedeniyle zor olabilmektedir. Kadın cinsiyetin, MI sonrası depresif belirtilerin oluşumu ve şiddetini öngördürebilecek bağımsız bir değişken olduğu belirlenmiştir. MI sonrasında, depresif belirti varlığı ve şiddetinin rutin olarak araştırılması uygun olacaktır.

Objective: To assess clinical depression and severity of depression symptoms early after a first acute myocardial infarction (MI). Methods: Data was collected with a structured questionnaire including sociodemographic character-istics and Beck Depression Inventory (BDI). The questionnaire was applied to the 100 patients, who had suffered from first MI, after they were transferred to the ward from the coronary intensive care unit. Results: The mean age of the patients was 58.4±9.9 [year]s, of whom 86.0% were male and 95.0% were married. The mean education duration was 4.6±4.1 [year]s; the rate of illiterate and literate patients was 34.0% and the rate of patients graduated from primary school was 42.0%. Forty-seven percent of patients had a previous concomitant physical disease. Forty-three percent patients obtained a BDI score lower than 10, while 31.0% had a score of ≥17. A positive significant, but weak corre-lation was observed between BDI scores and age. The rate of patients with clinical depression (BDI score ≥17) was significantly higher in females as compared to males (64.3% and 25.6%, respectively, p<0.05). Conclusions: The diagnosis of post-MI depression may be difficult because of the non-specific complaints. Female gender was found to be a significant independent variable predicting the presence of depression symptoms and severity during the post-MI period. It would be beneficial to routinely investigate the presence and intensity of depression symptoms after MI.