When we examine what the addiction is from the point of view of philosophy, it is necessary to look at the concepts of pleasure and passion. Pleasure which can be described as a feeling that is created and woken by something that is generally pleasing is aconcept of using for understanding of the biological, psychological and moral life of human beings in the history of philosophy. Passion is defined as violent and constant emotion, strong will and tendency. Passion is a powerful emotion that manages human behavior. The passion is a kind of blindnees except which has been focused on its subject or its object . For this reason, in the history of philosophy, most philosophers have taken a negative attitude towards passion and regarded it as a harmful feature. It is thought that the dependent person who shaped his behavior with delight and passion lost his freedom and controlled by what he was addicted to. For the regaining of liberty has been advocated that use of reasoning to pass control the pleasure and passion by many philosophers since the early days of philosophy. This issue is assessed by philosophers with different perspectives. According to them, moving with the mind, not with feelings, will resist the resistance of the passions. As a whole a person with a soul and body, must struggle with his desires and his passions shaped by the body

Bagimliligin ne oldugunu felsefenin bakis açisi ile inceledigimizde haz ve tutku kavramlari ile bagina bakmak gerekir. Genel olarak hosa giden bir seyin yarattigi, uyandirdigi bir duygu olarak tanimlanabilecek haz felsefe tarihinde Antik Yunandan günümüze kadar insanin biyolojik, psikolojik ve ahlaki yasaminin anlamlandirilmasinda kullanilan bir kavramdir. Tutku ise siddetli ve sürekli duygu, güçlü istek ve egilim olarak tanimlanmaktadir. Tutku insan davranislarini yöneten güçlü bir duygudur. Yöneldigi amaç ya da seçtigi nesne üzerinde ve disinda hiçbir seyi göremeyecek kadar yogunlasmis olan tutkunun ayni zamanda bir tür körlesmeyi de ifade ettigi de düsünülür. Iste bu nedenle felsefe tarihinde filozoflarin çogu tutkuya karsi olumsuz tavir takinmis onu insana zarar veren bir özellik olarak degerlendirmislerdir. Haz ve tutku ile davranislarini biçimlendiren bagimli insanin özgürlügünü kaybettigi ve bagimlisi oldugu seyin onu kontrol ettigi düsünülmektedir. Özgürlügün yeniden kazanilmasi kontrolün tekrar kisiye geçmesi için haz ve tutkulara karsi aklin kullanilmasi düsüncesi felsefe tarihinin ilk dönemlerinden beri savunulmaktadir. Bu makalede farkli bakislara sahip filozoflardan hareketle bu konu degerlendirilmektedir.