Amaç: Kadınlarda hirşutizm, erkek tarzında aşırı kıllanma olması durumudur. Hirşutizm kadın kimliğine bir tehdit olarak algılanabilmekte ve etkilenen bireylerde ciddi bir psikolojik zorlanmaya yol açabilmektedir. Bu çalışmada hirşutizmin psikiyatrik yönleri araştırılmak istenmiştir.

Yöntem: Hirşutizmi olan 46 kadın Beck Depresyon Ölçeği ve SCL-90-R kullanılarak 46 sağlıklı kontrol ile karşılaştırılmıştır. Her iki grubun denekleri de kadındır ve sosyodemografik değişkenler açısından eşleştirilmişlerdir. Ayrıca RIA yöntemiyle serbest ve toplam testosteron, kortizol, dehidroepiandrosteron ve prolaktin hormonlarının düzeyi belirlenmiş ve bunlarla depresyon düzeyi arasında bağıntı araştırılmıştır.

Bulgular: Hirşut hastaların depresyon düzeylerinin kontrol deneklerine göre anlamlı ölçüde yüksek olduğu, SCL-90-R’nin tüm psikopatoloji boyutlarında da hirşut hastaların sağlıklı kontrollere göre anlamlı ölçüde yüksek puan aldıkları bulunmuştur. Kıllanma derecesiyle depresyon düzeyi arasında bir bağıntı bulunurken, kıllanmanın yüzde olması ve süresiyle depresyon düzeyi arasında bir bağıntıya rastlanmamıştır. Toplam testosteron düzeyi ve depresyon puanları arasında anlamlı bir bağıntı bulunmuştur.

Sonuç: Bu bulgular kadınlarda hirşutizmin önemli bir zorlanma nedeni olduğunu ortaya koymakta ve kıllanma derecesinin hastalığın daha ciddi olarak algılanmasına yol açtığını göstermektedir. Ayrıca hirşut kadınlarda görülen depresyonun hormonal bir bileşeni olabileceğini de düşündürmektedir.

Objective: Hirsutism is the man type hair growth in women. Hirsutism may be perceived as a threat to feminine identity and may lead to considerable psychological distress in affected individuals. In this study we tried to delineate the psychiatric aspects of hirsutism.

Method: 46 hirsute women and 46 healthy women controls matched for sociodemographic variables were investigated. Beck Depression Scale and SCL-90-R were used to assess psychopathology. Free and total testosterone, prolactin, cortisole and dehydroepiandrosterone were also assessed by RIA.

Results: The scores in Beck Depression Scale and in all items of SCL were found higher in the hirsute group and the differences were statistically significant. There was a positive correlation between degree of hair growth and the level of depression but no such correlation was found between the duration of hair growth and degree of depression. The relation between facial hirsutism and the level of depression was not significant. A positive correlation was found between levels of total testosterone and the degree of depression.

Conclusion: These results imply that hirsutism is a considerable source of distress for women and the degree of hair growth is a leading factor contributing to the severity of the illness. They also imply that there might be a hormonal component in the depression of the hirsute women.