Psikiyatrik hastalıklar prodrom belirtilerle başla-makta ve ortaya çıkan hastalık hali ile bireyin, onun çevresinin günlük yaşamında önemli stig-matizasyonlara neden olurken, bireyin günlük yaşamını bozarak onda önemli iş gücü kayıpla-rına yol açmaktadır. Yapılan moleküler genetik çalışmalar ise, günümüzde psikiyatrik hastalık-ların hangi gen lokusları ile ilgili olduğunu araş-tırmakta olup elde edilen sonuçlar ile psikiyatri biliminin geleceğine önemli ışık tutmaktadır.

Seyrinde bireyin ve onun sosyal çevresinin yaşam biçimini, kalitesini ve verimliliğini etkile-yen psikiyatrik hastalıklar; çoğu zaman bireyde erken prodrom belirtiler ile başlar. Erken dönemde ortaya çıkan prodrom belirtilerin ileri-de bireyin, bireyin sosyal çevresinin yaşam kalitesini bozması da göz önüne alındığında; bu belirtiler ile hastalığın tanınması, gelişmesi olası hastalığa karşı erken önlemlerin alınması bakı-mından son derece önemli bulunmaktadır. Mevcut genetik yatkınlık hali ile ortaya çıkacak olan psikiyatrik belirtilerin şiddeti, bireyin bu dönemde yaşadığı sosyal çevre, bu sosyal çevre içindeki statüsü, yaşadığı travmatik durumlar ve maruz kaldığı toksik etkenlerin etkisiyle güçlenmekte ve bireyi daha çok raydan çıkarmaktadır. Ancak bu erken dönem belirtile-rinin iyi tanınması ve gereken destek tedavisinin verilmesiyle, tablo daha çok kişilik zemininde birtakım patolojilerle seyreden, bireyin günlük yaşamında toplumsal ilişkilerini iyi organize etmesi halinde onu üretken bir kişi olarak topluma kazandırmaktadır.

Genetik yatkınlık sonucunda sosyal ve travma-tik etkenlerin de olumsuz gelişmesi (insest, travmatik yaşam şekilleri, madde bağımlılığı veya maruz kalınan nörolojik bozukluklar) durumlarında hastalarda ortaya çıkan erken prodrom belirtiler daha çok bireyin o güne kadarki günlük beceri düzeyinin gerilemesi, kendine zarar verici davranışlarda bulunması, mevcut okul başarısında başlayan gerileme ve özellikle eğiticilerin dikkatini çeken önemli kon-santrasyon bozukluğunun bulunmasıyla tanınır. Bu dönemde sözü edilen belirtilerin görüldüğü kişilerde madde bağımlılığının da bulunması oldukça önemlidir.

Genetik bozuklukların önemli olduğu ancak tek başına yeterli olmadığı, söz konusu durumun bozuk sosyal koşullar, travmatik durumlar, madde bağımlılığı ile raydan çıktığı bu hasta-lıkların seyrinde; yapılan aile çalışmaları, evlat edinme çalışmaları ile tek ve çift yumurta ikizi çalışmalarında görülen yüksek konkordans ora-nı genetik yatkınlığın önemini anlatırken; günü-müzde yapılan moleküler genetik çalışmalarda, psikiyatrik hastalık gruplarında elde edilen genetik patolojilere dikkat çekmekte ve psiki-yatri ilminin geleceğine ışık tutmaktadır.

Günümüzde yapılan moleküler genetik çalışma-larla şizofreninin etiyolojisinden sorumlu olan 22q kromozomunun şizofreni hastalarında önemli oranda patolojik bulunması ve bu gen üzerinde bulunan “COMTgeninin” mutasyona uğraması ile ortaya çıkan val allelinin daha hızlı dopamin yıkımı yapmasından dolayı; prefrontal alanda dopaminerji azaldığından o alanın yürü-tücü işlevlerinde, karar verme, duyguların yaşanması ve kontrolünde bir gerileme ortaya çıkar. Bu da içe kapanma, plan kuramama, affektif yıkılma gibi belirtilere karşı gelir.

Levenson ise, 4q24 geninin şizoaffektif belirti-lerle ilgili olduğunu belirtip 18. kromozomun mutasyonunun komorbidite durumlarına işaret ettiği üzerinde durmaktadır. Hannah ve arka-daşları şizofrenide mutant DISC-1 geninin nöral migrasyonu, nörit mimarisini ve hücre içi trans-portu bozarak hastalığa neden olduğunu belirt-mektedir.

Şizofreni ile komorbid olarak ortaya çıkan yay-gın anksiyete bozukluğunda dopamine trans-porter geni ile serotonin transporter geni ve MAO-A geni mutasyonları sorumlu tutulmakta-dır. Gletner ve arkadaşları komorbid fobik durumların varlığında komorbidite durumundan sorumlu olan genin 14. ve 8. kromozomlar oldu-ğunu bildirmektedir. Obsesif kompulsif bozukluk komorbiditesinde ise 4q, 5q, 17q kromozomlarının, panik bozukluğu komorbiditesinde 7p, 17p, 20q kromozomlarının sorumlu olduğu, madde bağımlılığı komorbiditesinde DRD 2, dopamine transporter geni, serotonin transporter geni sorumlu tutulmaktadır.

Psychiatric disorders begin with prodromal symptoms and when the disorder begins to develop it causes a great burden in the daily life of the patient and the patients family members. This stigmatization which is caused by the disorder also leads to a great loss in daily living functions and productivity of the patients,

The molecular genetic studies are searching the susceptible gene loci about the psychiatric disorders which is going to highlight the future of psychiatry.