Obezite ile bulimia nervosa olarak adlandıran bu iki farklı yeme bozukluğu, aslında aynı ruhsal sorunsalın belirtisel olarak ortaya çıkan farklı iki yüzüdür. Bu makalede bulimia nervosa?ya özel bir bir vurgu yapılacak olsa da, obezite de dahil olmak üzere aslında tüm yeme bozukluklarının da kökeninde yatan aynı temel sorunsala, psikanalitik yaklaşımın ışığında değinilecektir. Psikanalitik kurama göre yeme bozuklarının kökeninde, bağ kurulan ilk nesnelerle olan ilişkilerde bozulma yatar ve bağımlı tutumlar içinde değerlendirilir: bağımlı olunan bir nesneyle bir ikame ilişki bulma çabası ve onun yarattığı duyum (sensation) yoluyla içsel boşluğu doldurma, obezite ve bulimia?nın merkezinde yer alır.

The two different eating disorders, obesity and bulimia nervosa, are in fact the two different symptomatical faces of the same psychic inner reality. In the present paper, the same origins of all eating disorders will be investigated through the psychoanalytic theory, with a special emphasis on bulimia nervosa. According to psychoanaltical theory, the origins of eating disorders are related to the first early relations with the primary objects; in fact all eating disorders are considered as addictive conducts: the effort of finding a substitutional relation with an addictive object and combing the inner emptiness through the sensation it creates, is in the core of obesity and bulimia.