Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji (3P) Dergisi; 1995;3(3):159-162
Obsesif kompulsif bozukluk tanısı konmuş bir grup çalışması: Kesitsel bir sınıflandırma çalışması
L Gülseren, A Eğrilmez, Ş Gülseren, S Kültür
Atatürk Devlet Hastanesi, İzmir
Amaç: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tartılı hastalarda obsesyonların biçim ve içerik açısından dağılımlarının belirlenmesi ve hastalardaki en sık eşlikçi tanımların saptanması. Yöntem: Ayaktan başvuran 45 hastayla DSM-III-R Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi'nin ayaktan ve yatarak izlenen hasta formu (SCID-OP ve -P) kullanılarak görüşüldü ve I. eksen tanıları belirlendi. OKB tanısı konan hastalarda saptanan obsesyonlar Khanna ve Channabasavanna tarafından geliştirilen bir sisteme göre biçim ve içerik açısından sınıflandırıldı. Bulgular: En yaygın obsesyon temaları günlük etkinlikler ve kir-pislik buluşması temaları idi (sırasıyla %64.4 ve %53-3), dinsel içerikli temalar seyrekti (%11.1). Depresif bozukluk hastaların %73-2'sinde bulunan en sık eşlikçi tanı idi. Tartışma: Veriler hasta grubumuzda İslam kültürünün obsesif kompulsif görüngüleri üzerinde belirgin bir etkisi olmadığını düşündürmekteydi.
Phenomenology of obsessions in a series of obsessive compulsive disorder
Objective: The aim of this study was to evaluate the form and content of obsessions and comorbid diagnosis in patients with obsessive compulsive disorder. Method: The obsessive compulsive phenomena in forty-five outpatients interviewed by using Structured Clinical Interview for DSM-HI-R, Patient and Outpatient version (SCID-P, -OP) and diagnosed as obsessive compulsive disorder were classified according to a system proposed by Khanna and Channabasavanna. Commorbid diagnosis were also evaluated. Results: The most prevalent obsession themes were daily activities and dirt-contamination themes (64.4% and 533% respectively). Religious themes were infrequent (11.1%) in the sample and depressive disorder was the most common comorbid diagnosis found in 73-2% of patients. Conclusion:
Muslim culture seemed not to have a prominent impact on phenomenology of the disorder.