Amaç: Bu araştırmanın amacı, suça yönelmiş ergenler açısından risk etkenlerinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmak üzere, bu ergenlerin çocukluk döneminde örseleyici yaşantılara maruz kalma düzeyleri ile adil dünya inançları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Ayrıca suça yönelen ergenler ile suça yönelmemiş olan akranları arasında adil dünya inancı ve çocukluk dönemi örselenme yaşantıları puanları açısından farklılık olup olmadığı araştırılacaktır. Yöntem: Araştırmanın örnekleminde, İstanbul ili sınırları içindeki bir çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumunda kalmakta olan 15-18 yaşları arasındaki 200 erkek ergen yer almıştır. Veriler Sosyodemografik Bilgi Formu, Kişisel ve Genel Adil Dünya İnancı Ölçeği ve Çocukluk Örselenme Yaşantıları Ölçeği ile toplanmıştır. Bulgular: Araştırmada suça yönelen ergenlerin Çocukluk Örselenme Yaşantıları Ölçeğinden aldıkları toplam puanlar ile Adil Dünya İnancı Ölçeğinden aldıkları toplam puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır. Buna göre, suça yönelen ergenlerin örselenme yaşantılarının sıklığı arttıkça, adil dünyaya olan inançları azalmaktadır. Tutukevine ilk kez giren katılımcılar ile daha önce de tutukevine girmiş olan katılımcılar arasında genel adil dünya inancı puanları açısından anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Daha önce tutukevine girmiş olan ergenlerin genel adil dünya inançları daha düşüktür. İki grup arasında çocukluk dönemi örselenme yaşantıları toplam puanları, duygusal örselenme ve fiziksel örselenme puanları açısından da anlamlı farklılık saptanmıştır. Daha önce tutukevine girmiş olan ergenlerin çocukluk döneminde örselenme yaşantılarına maruz kalma oranı ilk kez girenlere göre daha yüksektir. Yapılan analizler, araştırmanın örneklemini oluşturan suça yönelmiş erkek ergenlerin, suça yönelmemiş olan ergenlerle karşılaştırıldığında çocukluk döneminde daha fazla örselenme yaşadıklarını ve adil dünya inançlarının daha zayıf olduğunu göstermektedir. Tartışma: Araştırmadan elde edilen sonuçların ergen suçluluğunun, çocukluk dönemi örselenme yaşantıları ile ilişkilendirilerek anlaşılmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bulgular, çocukluk dönemi örselenme yaşantılarının, ergenlerin adil dünya inancını sarsan ve onları suç işlemeye yönelten olası bir risk etkeni olabileceğine işaret etmektedir. Bu öncül bulguların, değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkilerini daha iyi anlamayı sağlayacak araştırma desenlerinin kullanılacağı ileriki çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir.

Objective: The aim of this study is to investigate the relationship between the level of exposure to childhood abuse and belief in just world in delinquent adolescents and compare them with their non-delinquent peers. Methods: The sample consists of 200 delinquent male adolescents between the ages of 15-18. A sociodemographic Information Form, General and Personal Just World Belief Scale and Childhood Trauma Questionnaire were used to obtain data. Results: The analysis revealed a significant relationship between level of exposure to childhood abuse and just world belief in delinquent adolescents. When the level of exposure to childhood experiences of abuse increases, adolescents' belief in general and personal just world decreases. Belief in a just world in delinquent adolescents who have been previously incarcerated found to be weaker than that of adolescents who are in a detention center for the first time. Previously incarcerated adolescents also scored higher in terms of level exposure to childhood abuse. Comparison of the mean scores of the participants of the current study with that of non-delinquent participants in other studies revealed that delinquent adolescents have higher levels of exposure to childhood abuse and weaker belief in general just world than adolescents without any criminal record. Discussion: The results of the current study are expected to contribute to a better understanding of adolescent delinquency in relation to childhood history of abuse. The findings underline the role of childhood abuse as a potential risk factor that shatters the adolescents' belief in a just world and puts them in conflict with law. These preliminary findings should be supported by further research that explore the causal relationships between these variables.