Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi; 2013;2(3):138-146
Obsesif Kompulsif Bozuklukta Düşünce Eylem Kaynaşması
Ş Çiftçi, T Kuru
Alanya Devlet Hastanesi, Antalya
Düşünce Eylem Kaynaşması (DEK) düşünce ile eylemin birbirine eşdeğer olarak algılanması veya düşünceye verilen
abartılmış bir güç olarak tanımlanmaktadır. Shafran (1996) tarafından oluşturulan “Düşünce Eylem Kaynaşması Ölçeği”nin
kullanılmaya başlanmasıyla psikopatolojilerde oynadığı rol incelenmeye başlanmıştır. DEK-Olasılık-Kendilik, DEK-Olasılık-
Diğerleri ve DEK-Ahlak olmak üzere üç bileşeni bulunan yapı hakkında ki araştırmalar özellikle obsesif kompulsif bozukluk
(OKB) etrafında yoğunlaşmıştır. Belli bir düzeyde normal popülasyonda da bulunduğu ileri sürülen DEK’in OKB’de abartılmış
sorumluluk, düşünce baskılama ve nötralizasyon ile ilişkili olduğu görülmüş, aracı model çerçevesinde bu ilişkinin yönü
açıklanmaya çalışılmıştır. DEK ve abartılmış sorumluluk arasındaki ilişkinin doğru orantılı olduğu gözlenmektedir Çalışmalar
DEK’in değişken bir faktöryel yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Araştırmacılar bu değişkenliğin klinik anlamda yarar
sağlayabileceği ve DEK düzeyinin terapötik müdahalelerle değiştirilebileceğini vurgulamışlardır. Bir diğer deyişle OKB’nin
tedavisinde DEK düzeyinde gerçekleştirilebilecek bir azalmanın OKB’nin semptomlarında da azalmaya yol açacağı ileri
sürülebilmektedir.
Thought Action Fusion in Obsessive Compulsive Disorder
Thought Action Fusion (TAF) is defined as tought and action percieved as equivalent to each other or as an exaggerated
power given to idea. With the usage of “Thought Action Fusion Scale” which is created by Shafran (1996), is began to
investigate its role in psychopathologies. Researches about the three-component structure which has TAF-Likelihood-Self,
TAF-Likelihood-Others, TAF-Moral, are concentrated especially around the obsessive compulsive disorder (OCD). TAF
alleged including a certain level also in the normal population, was seen in the relationship with the inflated responsability
in OCD, thought suppression and neutralising, was tried to explain the direction of this relationship in the mediationel
model framework