Yeni Symposium; 2018;56(1):13-17
İskemik İnme Hastalarındaki Erken Ölümün Öngörülmesinde Rutin Laboratuar Test Sonuçlarının Cinsiyetler Arasındaki Farklılaşması
F Salehnia, Z Gholinejad, S Nazarbaghi, Y Rasmi, MRA Nikpour
Urmia University of Medical Sciences, Urmia, Iran
Amaç: İskemik inme hastalarının tedavisinde ve yönetimindeki gelişmelere rağmen,
erken dönemde mortalite oranları yüksektir. Yüksek riskli hastaların belirlenmesi, iyi sonuç
almak için etkili ve daha yoğun müdahalelere izin verebilir. Rutin laboratuvar testleri yüksek
riskli hastaları öngörmede yardımcı olabilir. Bu nedenle, cinsiyete bağlı farklılıkları dikkate
alarak erken ölüm oranlarını değerlendirmek için yapılan laboratuvar testlerinin öngörme
gücünü yeniden değerlendirdik.
Yöntem: İskemik inme hastalarının demografik verileri, laboratuvar bulguları ve mortalite raporlarını SPSS istatistik paket versiyon 23.0 kullanarak geriye dönük olarak analiz ettik. Değişkenlerin farklılıkları erken mortalite olan ve olmayan hastalar arasında Student’s T ve
Mann Whitney testleri ile belirlendi. Laboratuvar testlerinin prediktif değerini değerlendirmek
için tek değişkenli ve çok değişkenli lojistik regresyon analizi yapıldı.
Bulgular: 30 günlük mortalite oranı % 16 idi ve laboratuar testlerinin öngörme gücü
kadınlar ile erkekler arasında farklılık gösteriyordu. Çok değişkenli regresyon analizi, yaş ve
serum üre seviyelerinin her iki cinsiyette de erken mortaliteyi öngörebileceğini gösterdi. Erken
mortalite tahmini için yaş kesme değeri, erkek ve kadın hastalarda sırasıyla 57,5 ve 68,5 idi.
Serum üre seviyelerinin erkek ve kadın hastalarda sırasıyla 51,5 ve 48,5 mg / dl’den yüksek
olması yüksek mortalite oranı ile ilişkili bulunmuştur. Ayrıca, lenfosit sayısı, düşük dansiteli
lipoprotein kolesterol, total kolesterol, hızlı kan şekeri ve hemoglobin düzeyleri kadınlarda
erken ölüm oranını bağımsız olarak öngörürken, erkek hastalarda öngörmemektedir.
Sonuç: Yaş ve serum üre düzeyleri iskemik inme hastalarında erken ölüm oranlarının
öngörülmesinde yararlı bir biyobelirteç olarak düşünülebilir. Diğer laboratuar testlerinin
öngörme gücü ise cinsiyete bağlı olarak değişmektedir.
The Gender Difference of Routine Laboratory Tests Performance in Prediction of Early Mortality in Ischemic Stroke Patients
Objective: Despite improvements in the treatment and management of ischemic stroke
patients, early mortality rates remain high. Identification of high-risk patients may permit effective and more intensive interventions for good outcome. Routine laboratory tests may help
predict high risk patients. So we re-evaluated the predictive power of the laboratory tests for
assessing early mortality by focusing on the gender differences.
Methods: We retrospectively analyzed the demographic data, laboratory findings and
mortality reports of the ischemic stroke patients using SPSS statistical package version 23.0.
The differences of variables were determined between patients with and without early mortality via Student’s T and Mann Whitney tests. Univariate and multivariate logistic regression
analysis were performed to evaluate the predictive value of the laboratory tests.
Results: The 30 day mortality rate was 16 percent and the predictive power of laboratory
tests was different between male and female. Multivariate regression analysis indicated that
age and serum urea levels could predict early mortality in both genders. The age cut-off value
for the prediction of early mortality was 57.5 and 68.5 years in male and female patients respectively. The elevation of serum urea levels higher than 51.5 and 48.5 mg/dl associated with
higher early mortality rate in male and female patients respectively. Furthermore, lymphocyte
count, low-density lipoprotein cholesterol, total cholesterol, fast blood sugar and hemoglobin
levels independently predict early mortality in female but not in male patients.
Conclusions: Age and serum urea levels may be considered as useful biomarkers for the
prediction of the early mortality rates in ischemic stroke patients. The predictive power of other laboratory tests was gender-dependent.