Türk Psikoloji Yazıları; 2014;17(34):120-128
Sonsöz: Kültürleşme ve Aile İlişkileri
Ç Kağıtçıbaşı
Koç Üniversitesi, İstanbul
Bu makale göç olgusunun çeşitli yönlerine eğilen genel bir çalışmadır ve bu özel sayı için bir sonsöz niteliği taşımaktadır.
Özellikle son birkaç on yıldaki araştırmalardan yola çıkarak, bu özel sayıdaki makaleler de dahil olmak üzere,
Avrupa’daki durumu ele almaktadır. Aynı zamanda kültürleşme ve aile konularını ve bunların etkileşimini inceler.
Yarım yüzyıllık bir göç olgusu tarihsel bir perspektifle ele alınıyor. Bu çok faktörlü karmaşık olayı iyi anlayabilmek
için çok katmanlı ve çok disiplinli bir yaklaşımın gerekli olduğu da not ediliyor. Özellikle kültürel ve gelişimsel
yaklaşımların yararlı olacağı öne sürülüyor. Kültürleşme çalışmaları genellikle kültürleşme ortamını yeterince incelemeden
kültürleşen göçmene vurgu yapıyor. Oysa ki baskın toplumdaki önyargı ve ayrımcılık önemli sorunlardır.
Bu yaklaşım yetersiz kalıyor çünkü karmaşık göç süreci, mikro yaklaşımlardan, makro yaklaşımları gerekli kılan
karmaşık bir olgudur. Mikro düzeyde insan ve aileye yönelik araştırmalar söz konusuyken, makro düzeyde sosyolojik,
ekonomik, hukuksal hususların ve uygulamaların incelenmesi önemlidir. Bağlamı dikkate almadan, kültürleşen
(ya da kültürleşmeyen) birey ya da aileye vurgu yapmak, içsel atıflara, hatta “mazlumu suçlamaya” kadar gidebilir.
Bunlar ise, olayı anlamaya ve gerek göçmenin, gerek baskın toplumun yararına olmayan sosyal psikolojik yaklaşımlardır.
Bu noktada araştırmaların göçmen politikalarına yönelik ve çözüm önerici olması çok yararlıdır. Özellikle,
göçmen kadın, aile ve çocukların esenliğine katkıda bulunabilecek çabalara ihtiyaç vardır. Türk psikologlar ve sosyal
bilimcilerin bu çok önemli araştırma konularına daha fazla eğilmesi çok yararlı olacaktır.
Epilogue: Acculturation and Family Relations
This article is an overview of some of the main issues seen in the context of immigration. As an epilogue, it relates
to the other articles in this Special Issue, as well. In particular, the European scene is examined on the basis of research
conducted over the last decades. There is also an emphasis on family relations and acculturation as well as
their interface. Immigration and acculturation over half a century are introduced through a historical perspective
noting that multiphasic and multidisciplinary approaches are needed to understand the myriad factors involved. In
particular, cultural and developmental viewpoints are promising. Acculturation research has focused on the acculturating
migrant, without due attention to the context of acculturation. In particular, prejudice and discrimination are
the greatest challenges. This approach leaves something to be desired, since immigration is a very complex human
phenomenon involving issues ranging from micro to macro levels of analysis. While the former concerns individual
factors, including the family, the latter includes historic, sociological, economic, and legal aspects and applications.
Focusing on the acculturating (or non-acculturating) individual or family without a contextual approach can lead to
dispositional attributions, even ‘blaming the victim’, that is, social psychological processes not conducive to understanding
and promoting the well-being of the immigrant or the host society. In this context, there is a further need for
research to address policies and to suggest solutions for improvement. In particular, concerted efforts that prove to
be beneficial for the family, women and children are badly needed. Turkish psychologists and social scientists would
do well to attend to these very important topics of study.